30 Eylül 2010 Perşembe

Yağlamaya EVET!

Babamız akşamları okula gidiyor.Beraber yemek yemek haftasonu mümkün.Detaylı sofra kurmak içimden gelmesede,geçiştirme sofralarla haftayı geçirmek beni kötü hissetirecek.Epeydir yapmadığım Kayserimize has yemeğimiz, yağlamayla ilgili fikirlerini sorunca bizim evde asla HAYIR duymamışımdır:)..Normalde hamurunu hazırlayıp pişirmek zaman alıcı ve yorucu olduğu için,biz çalışan bayanlar genelde pratik çözüm üretmekte sınır tanımıyoruz.Hazır pişmiş ''tortilla'' dedikleri lavaş ekmeklerini ilk denediğimde çok başarılı bulmuştum.Hatta hazır olduğunu söylemeden yediğimiz en güzel yağlama diyen misafirlerim oldu:)..Kızlarla yalnız yemek yerine kardeşimide davet edip sohbetler eşliğinde yemeğin keyfine vardık...
Bol soğan ve kıymayı sıvı yağda iyice kavurup,doğranmış birkaç tane sivri biber ve domates-biber salçasıyla bir müddet daha kavuruyoruz.4-5 tane kabuğu soyulup tavla zarı büyüklüğünde doğranmış domateslede biraz çevirip,karabiber ve sevdiğimiz kıyma baharatlarını katıp,boza kıvamında olacak bir kıyma sote olana dek su ilave ediyor 10dk. kaynamaya bırakıyoruz.Teflon tavada arkalı önlü tek tek ısıtıp kabarmalarını sağladığımız tortillaların üzerine kıymadan yayıyor,bir kat kıyma bir kat hamur olacak şekilde devam ediyoruz.Bitince ortadan başladığımız kesmeyle 4'e bölüyoruz.Her bir üçgenin arasına sarmısaklı yoğurt koyup afiyetle sarıp yiyoruz..



Yasemin Yıldız - Sen Benim idun 2010 klip
Yükleyen teknikerozcan. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.
29 Eylül 2010 Çarşamba

Krepli sabahlaar!

Artık okullu olunca bizdede her evde olduğu gibi sabahtan bir hengame bir telaş alıp başını gidiyor.''Anne saçımı yaparmısın?''yok efendim saç örgüsü güzel olmamış,çorabı uymamışmışmış....:))Mümkün olduğunca sabırlı olmaya çalışsamda biraz gerilmeler,ses yükseltmeler,,,Babanın odadan bu seslere tepkisi''nooluyoruz?''ve sükun'a daveti:)...Sabah 5 te kalkıp ev ahalisine şöyle kelli felli bir kahvaltı yaptırma isteği onların en sevdiği türden olsun dedim.Çok erken kahvaltı yapmayı sevmeselerde asla hiçbir gün kahvaltısız göndermemişizdir onları.Onlarda bu konudaki hassaslığımı bildikleri için istemeselerde pek itiraz etmemişlerdir.Krep'e bayılırlar.Bunu güzel yedikleri için bende zevkle yaparım yıllardır.Kokulara uyandılar ve sabah mahmurluğunda bile severek yediler.Onlar servislerine binip okullarına erken gidince balkonda güneşin doğuşuyla birlikte bizde iş öncesi güzel sabah havasının tadını evde peynirli,çikolatalı,ve fıstık ezmeli krep'li bir kahvaltıyla perçinlemiş olduk...
Bu tarifi aynı zamanda sevgili Fatoş'un evsahipliğini yaptığı kahvaltılıklar etkinliğine gönderiyorum.Kendisine evsahipliğinden dolayı teşekkür ediyorum.http://fatosla-lezzetli-tarifler.blogspot.com adresinden bu etkinliğe katılabilir.Lezzetli tariflere ulaşabilirsiniz.


Herkesin tarifi biraz değişkenlik göstersede ben annemin bize Hollanda'da bulunduğumuz yıllardan beri onların usulü ile yaptığı kreb'in dışına pek çıkmıyorum.Çocukluğumuzdan beri alışageldiğimiz tad.Geneldede göz kararı yaparım.Aslında bizim Anadolu'da sac üzerinde ''akıtma''dedikleri hamurişini sanırım bu Fransızlar biraz araklama yapmış.Yani dejenere olmuş bir ''akıtma'' yaptım:))

750-1000 gr.süt
1 yumurta
1 tatlı kaşığı erimiş tereyağı
kıvamını buluncaya dek un
1 fiske tuz

Öncelikle yumurtayı iyice tel çırpıcıyla derin bir kasede çırpıyor,yavaş yavaş sütü ve erimiş tereyağını ilave ediyoruz.Unu eleyerek kıvamını buluncaya dek topaklanma yapmamasınada dikkat ederek bu karışıma azar azar katıyoruz.Akışkan bir kıvam olunca krep tavasına hiç yağ koymadan ocağın altını önceden yakarak ilk kepçeyi döküyoruz.İlk krep heba olabiliyor çoğu zaman.Tavanın alışması gerekiyor.Sonrakiler tıkır tıkır oluyor.Yalnız tavayla ateşin temasını hiç kesmememiz gerekiyor.Üstüste koyup,hatta her seferinde yeni pişeni en alta koyup yumuşamalarını sağlıyoruz.Piştikten sonra arasına dilediğiniz malzemeyi sarıp afiyetle yiyorsunuz...

Göksel - Kabahat Seni Sevende
Yükleyen Havva
27 Eylül 2010 Pazartesi

Kıyıda köşede kalanlar..

Biraz önce tatil resimlerine bakarken unutup yayınlamadığım birkaç kareyide paylaşmak istedim.Seneye kadar artık resimlere ve videolara bakar dururum...


Kayserimizin meydanını turlarken başka kentlere örnek olası bu güzellik mutlaka görülmeye değer..



Kayseri kalesinin önünde resim artık klasikleşmiş durumda,ama kalede kale!



Veee...Bir süre öğrenim gördüğüm okuluma kızlarımı götürdüm.Kayseri lisesi.Taş mektep...Binanın yapısından ve ''filmlerdeki gibiii''dedikleri ve çokça etkilendikleri tarihi Kayseri lisesinin 4-O şubesi.Lise 1.sınıfım yani.Amerikadaki sevgili dostum Berrin'e ve Sivas'ın ellerinde:))görevini ifa eden Emine'me ithaf  ettiğim bir resim bu.Ve artık 3 kişilik olmayan sıram..................


Nev - Mühürlü Kaderim
Yükleyen Havva
26 Eylül 2010 Pazar

İş,aş,alışveriş...

Bildiğiniz üzere,Pazarları çalışan biri olarak Pazarın önemi bende sadece evdekilerin tatil olup iyi bir gün geçirmeleri,zaman varsa ihtiyaçların giderilmesinden ibaret.Bugün öğleye kadar çalışmış olmak sevindirici yinede.Öğleden sonrası arabasız en fazla naapılır:))Alışverişler halledilirken,AVM lerdeki fastfood yemekler ister istemez araya sıkıştırılıp yenir.Zaman öldürmenin en alası yapılır...

İşyerinde bugün Bülent abiye teessüflerimi bildirdim.Cümle alemin blogdan haberi var,senki en güzel yemek tariflerini veren abimiz olarak yok...Olmaz olamaaz:)






Resepsiyondaki melekleri ara sıra ziyaret ettiğimde el bakımımızıda ihmal etmiyoruz:)

Arkadaşlarla ayaküstü yaptığımız gırgır şamatayı çırağımız Ramazan kaçırmamış,''abla vallaa orcinal çıktınız haa''diyerek orjinal olmayıp ''çakma''da çıkabileceğimizi anımsatmış oldu:)

İş çıkışı buluştuğumuz alışveriş merkezinde teknolojiden kopamayan eşimin satıcılara onların bile sınırlarını aşan ürünlerin ''inini cinini''sorması ve her gittiğimizde mutlaka uğradığımız bu mecburi noktada Minelnur'un fotoğraf merakı makinelerin artık her türlü incelenmesine sebep...


Bakmayın böyle alışveriş delisiymişiz gibi Yaren'in bizi yakaladığına.Bir an önce kızların ihtiyaçlarını halledip eve gitmek istiyorum.Çok yoruldum çünkü....
25 Eylül 2010 Cumartesi

Bu haftayı birdaha yaşamak istemiyorum...


Stresin insan vücudundaki savunma mekanizmasını çökerttiğini bizatihi bu hafta yaşamış bulunmaktayım.Küçük kızım Yaren'in yeni okula naklinin zorda olsa bugün biraz nihayete ulaşması herhalde artık düşünceden arınmış bir beyinle kaç gündür rahatsızlıkla birlikte seyreden uykusuzluğumu giderir diye umuyorum.(Nasıl bir cümle oldu böyle...oldu herhalde)Bunun yanında bir türlü kesinleştirip karar veremediğimiz basketbol kulübü...bunun yanında boyun fıtığı tehlikesi bulunan boynumun ağrılarından dolayı kullanmak zorunda olduğum boyunluğu sıcakta nasıl takacağımı düşünmek..bunun yanında henüz randevusunu bile almaya fırsat bulamadığım MR'a girmek zorunda olmak..bunun yanında belki haklı olarak kötü bir sezon geçiren işverenin yıllardır beraber çalıştığımız arkadaşların işine son vermesi...
bunun yanında kış sezonunun içaçıcı görünmemesi...bunun yanında arabayı değiştirmek için satıp henüz kafamıza göre istediğimiz arabayı bulamayıp arabasızlığa dayanamayıp gerim gerim gerilmek:)).. bunun yanında......Tamaaam ben aşağıdaki 100 maddeyi tekrar gözden geçiriyorum:))
23 Eylül 2010 Perşembe

Huzurlu olmanın 100 yolu...

Bugün internette gördüğüm bu yazı çok hoşuma gitti.Sizlerle  paylaşmadan edemedim.Sizden ricam,101.maddeyi yorumlarınız aracılığyla sizin eklemenizdir...Bakalım hangi ortak maddede buluşacağız?.Sevgiyle kalın..




1. Ufak şeyleri dert etmeyin.

2. Kusursuz olamayacağınızı kabullenin.

3. Huzurlu ve ılımlı insanların çok başarılı olamayacakları düşüncesini bir yana bırakın.

4. Olumlu ve olumsuz düşüncelerde kartopunun çığ gibi büyüme etkisini unutmayın.

5. Sevgi kapasitenizi geliştirin.

6. Unutmayın: Öldüğünüz zaman bile hala yapılacak bir dolu işiniz olacaktır.

7. Kimsenin sözünü kesmeyin, cümlesini siz bitirmeyin.

8. İyilik yapın ve kimseye bundan bahsetmeyin.

9. Bırakın ilgiyi başkaları toplasın.

10. İçinde bulunduğunuz anı yaşamayı öğrenin.

11. Sizden başka herkesin bilgili olduğunu düşünün.

12. Sabır geliştirme egzersizleri yapın.

13. Sevgi elini önce siz uzatın.

14. Kendinize sorun: Bir yıl sonra bunun bir önemi olacak mı?

15. Gerçeği kabul edin: Hayat adil değildir.

16. Arada sırada canınızın sıkılması yararlıdır: Bırakın canınız sıkılsın.

17. Strese dayanma gücünüzü arttırın.

18. Haftada bir kez, bir dostunuza mesaj yerine içten bir mektup yazın.

19. Sık sık tekrar edin: Yaşam bir acil durum değildir.

20. Zihninizde özel bir bölüm açın.

21. Her gün bir dakikanızı minnettar olduğunuz birini düşünerek geçirin.

22. Tanımadığınız insanların gözlerine bakın ve gülümseyerek “merhaba!” deyin.

23. Her gün kendinize sessiz bir zaman ayırın.

24. Yaşamınızdaki insanları minik çocuklar ve yüz yaşında ihtiyarlar olarak düşünün.

25. Önce karşınızdaki kişiyi anlamayı amaçlayın.

26. Daha iyi bir dinleyici olun.

27. Savaşlarınızı akıllıca seçin.

28. Çöpü çıkarma sırasının kimde olduğunu hatırlamıyorsanız gidip siz çıkarın.

29. Eleştirme isteğinizi bastırın.

30. Daha ılımlı bir sürücü olun.

31. Unutmayın: İnsanı edindiği huylar oluşturur.

32. Bilmemenin verdiği rahatlığı duyun.

33. İpin ucunu biraz bırakın.

34. Bir bitki yetiştirin.

35. spora başlayın.

36. Erken kalkmaya alışın.

37. En inatla savunduğunuz beş iddianızı sıralayın ve bu konularda yumuşamaya çalışın.

38. Planlarınızda esnek olun.

39. Konuşmadan önce derin bir soluk alın.

40. Suçluluğu değil masumiyeti görmeye çalışın.

41. Sırf gırgır olsun diye size yöneltilen eleştiriyi kabul edin. Göreceksiniz canınız yanmayacak.

42. Kendi görüşlerinizden tamamen farklı makale ve kitaplar okuyun ve bir şeyler öğrenmeye çalışın.

43. Zihninizi sessizleştirin.

44. Birisi size topu atarsa, bunu tutmak zorunda değilsiniz.

45. Olumsuz düşüncelerinize yüz vermeyin.

46. Öfkeniz kabarmaya başladığı zaman 10’a kadar sayın.

47. Sorunlarınızı öğretmeniniz olarak görün.

48. Biraz yüzünüz gülsün.

49. Bu da geçer.

50. Gevşeyin!

51. Bugününüzü son gününüzmüş gibi yaşayın. Öyle olabilir!

52. İç dünyanız ve maneviyatınız için zaman ayırın.

53. Olağan şeylerdeki olağanüstülüğü arayın.

54. Kendi işinize bakın, kendinizi başkasının yerine koymayın.

55. Hayatı olduğu gibi kabul edin.

56. Yüreğinizin sezgisine güvenin.

57. Bırakın çoğu zaman başkaları haklı olsun.

58. Daha sabırlı olun.

59. Kendi cenazenize katıldığınızı farz edin!

60. Önce karşınızdaki kişiyi anlamayı hedefleyin.

61. Ruh durumunuzu dikkate alın: Moralinizin bozuk olduğu zamanlar sizi yanıltmasın.

62. Hayat bir sınavdır. Unutmayalım.

63. Herkesin onayını alamayacağınızı unutmayın. Övgü ve yergi aynı şeydir.

64. Rastgele iyilikler yapın.

65. Bir davranışın ardındakini görmeye çalışın.

66. Gönlü bol olmayı haklı olmaya yeğleyin.

67. Bugün 3 kişiye onları ne çok sevdiğinizi söyleyin.

68. Alçak gönüllü olmaya çalışın.

69. Kışa hazırlık (eksikleri gedikleri kapatma) telaşından kaçının.

70. Her gün birkaç dakikanızı sevecek birini düşünmeye ayırın.

71. Ön yargınızdan uzak, başka insanların yaşam ve davranış tercihlerini inceleyin.

72. Herkesin farklı olabileceği gerçeğini anlayın ve saygı gösterin.

73. Kendinize bir kamusal yardım konusu seçin.

74. Her gün en az bir kişiye beğendiğiniz bir özelliğini söyleyin.

75. Sınırlarınızı öne sürmeyin, yoksa sınırlı olursunuz.

76. Gördüğünüz her şeyde Allah'ın  izi vardır.

77. Başkalarının fikirlerinde biraz olsun doğruluk payı arayın.

78. Bardağın (ve başka her şeyin de) kırılmış olduğunu varsayın: Her şeyin bir başlangıcı ve bir sonu vardır.

79. Bu ifadeyi iyi anlayın: Nereye giderseniz, siz oradasınız.

80. Kendinizi iyi hissettiğiniz zaman şükredin, kötü hissettiğiniz zaman ılımlı olun.

81. Gücünüz varsa bir vakıf yoluyla bir çocuğa, aileye yardım edin.

82. Yaşamı melodram olarak görmeyin.

83. Aynı anda birkaç şey yapmaya kalkmayın.

84. Fırtınanın Gözü'nde (karmaşanın ortasındaki sükûnet noktasında) bulunmaya çalışın.

85. Sahip olmak istediğiniz şeyleri değil, elde etmiş olduklarınızı düşünün.

86. Dostlarınızdan ve ailenizden bir şeyler öğrenmeye açık olun.

87. Bulunduğunuz konumdan mutlu olmaya bakın.

88. Hizmet vermeyi yaşamınızın değişmez bir parçası haline getirin.

89. Bir iyilik yapın ve karşılığını ne isteyin, ne de bekleyin.

90. Varlığınızı bir bütün olarak kabullenin.

91. Başkalarını suçlamayı bırakın.

92. Yardım etmeye çalışırken önceliğinizi küçük şeylere verin.

93. Unutmayın: Bundan yüz yıl sonra dünyada bambaşka insanlar olacak.

94. Sorunlarınıza olan bakışınızı değiştirin.

95. Bir tartışmaya girecek olursanız, kendi görüşünüzü savunmadan önce karşı tarafın savını anlamaya çalışın.

96. "Anlamlı başarı"nın tanımını bir kez daha yapın.

97. Duygularınıza kulak verin; size bir şey söylemeye çalışıyorlar.

98. "Daha fazlası daha iyidir" diye düşünmekten vazgeçin.

99. Kendi düşüncelerinizin gücünü bilin. Abartmayın.

100.Hayatınızı işte böyle iyi şeyler düşünerek ve sevgiyle doldurun
 
Prof.Dr.Ömer Aşıcı
21 Eylül 2010 Salı

Çıtır çıtır...

Blog arkadaşlarımın tariflerinin birçoğunda gördüğüm baklavalık yufka ile börek yapma fikri kafama çoktandır yatan ama bir türlü hayata geçiremediğim bir güzellikti.Bugün denedim.Sonuç mükemmel bana göre.Kol böreği açıp yaptım deseniz kimse anlamaz:))Ben patatesli kıymalısını yaptım.İstenirse bir tepside hem peynirli hem ıspanaklı yada bilumum çeşitleri ayrı ayrı sarıldığı için bir defada çıkar.


Tarifini kısaca vereyim:Hazır baklavalık yufkaların herbirinin arasına çoğunluğu sıvıyağ olmak üzere sıvıyağ,birazcık tereyağ ve çok azcıkta su karışımından fırçayla aralarına sürüp 3 kat olunca(4 katta olurmuş aslında börek içi ağır basmasın istiyorsanız)hangi içten hazırladıysanız,bir kenarına uzunlamasına içi yayıp,rulo şeklinde sarın.Yağlı kağıt serilmiş ve yinede birazcık yağlanmış tepsinin bir kenarına yerleştirin.Her bir ruloyu bu şekilde yanyana koyun.Üzerine birazcık pudra şekeri ile karıştırılmış yumurta sarılarını sürüp 180 derecede fırınlayın.Çıtır çıtır böreğiniz afiyet olsun..

20 Eylül 2010 Pazartesi

Ne büyük mutluluk..

Yıllar benim tahayyülümdende çabuk geçti.Lise çağına gelmiş bir kız annesi olmak...Kulağa hoş geliyor.Tontişimin 2 yaşındayken''ben okula gitmek istiyorum''diye ağlaması daha dün gibi aklımda.Bakmayın öyle yanyana durduğumuzda boydan eşit olduğumuza,ben topuklularla o kadar olabiliyorum:)Boyumdan büyük kızım var ne diiim!:)
19 Eylül 2010 Pazar

Pazar'a dairler,,

Sabah sabah Manavgat'a gidip öğleye işten dönünce,evdeki sıcağa inanamadım.Yaren basket kursundan gelmek üzereydi,evdekilerde sıcak ve sıkıntıdan bunalmış ve tahmin ettiğim gibi acıkmışlardı.Acele ama besleyici birşeyler hazırlamalıyım derken domatesli pirinç pilavını hiç denemediğimi ama seveceklerini tahmin ederek,yanınada kavurma ve ayran yaparak pratik,doyurucu bir öğle yemeğini hazırlamanın mutluluğunu Minelnur bu şekilde bende yakaladı;





ardından alışveriş,
Kartopu'nu nasıl telafi ederiz diye düşünürken kızlarla çok pratik ve hızlı bir tatlı yapmaya karar verdik.
Kedidili bisküvilerini sütle ıslatıp arasına dr.oetker'in vanilinli kremasını sürüp,üzerinede yine dr.oetker'in çilekli ahududulu sosundan hazırlayıp dökmek çocukların çok hoşuna gitti...







Sonuçmu?Çok hızlı,bana göre ziyadesiyle fazla hafif bir pasta:

Yinede FAZLA emek verilen yemeklerin lezzetine inanan ben,bunu savunmaya devam ediyor,herkese mutlu pazarlar diliyorum....
17 Eylül 2010 Cuma

Bu nasıl kartopu?

Portakalağacının tariflerinden kartopu ne zamandır merak ettiğim yapmak istediğim bir tarifti.Bugün denemeye karar verdim.Söyleyin Allahaşkına deneyipte kıvamında sonuç alan varmı?Nerde hata yaptım bilmiyorum,ölçülerim tam,harfiyen herşeyi uyguladım ve bildiğimiz akışkan bir hamur kıvamından öteye gitmedi.Nasıl yuvarlanıp hindistan cevizine batırılırki?Çare olarak içine koyulaşsın diye 1 pakette krem şanti ekledim,nafile.Döktüm folyoya,sardım attım derin dondurucuya...Elbet birşeye benzer.Ama nasıl canım sıkıldı.Çok güvenmiştim ben bu tarife...





Buna karşılık kızlar cipslerine kendi dip soslarını yapıp tadını çıkardılar.Sanki ''amaan anne boşver,ne uğraşıyorsun bak,pratik şeyler var''der gibilerdi...yada bana öyle geldi:)
16 Eylül 2010 Perşembe

Hamsi koydim tavaya...!

Balık,özelliklede hamsi dendiğinde benim için akan sular durur.Bugün iş dönüşü balıkçıda yılın ilk hamsilerini görünce benim için aynen öyle oldu...Yanındada yeşil salatayı düşününce ne boyun tutulmam kaldı nede tatil dönüşü iş sendromu.Balkondada yenince değmeyin keyfime!Bu kış kararlıyım.Çocuklara haftada en az bir kez balık yedirme azmindeyim...Yüzgeçleri çıkana dek:)



15 Eylül 2010 Çarşamba

Bunları okuyun,ısrar ediyorum..

Hıfzı Topuzun bir çırpıda okuduğum kitabının ismine bakıp sıkıcı bir tarih romanı falan zannetmeyin.Bittikten sonra ''vaay be''dedirtecek türden,akıcı,sade bir dille saray yaşantısını bilmeyip ama hep merak ettiğimiz tarafını ayrıntısıyla işlemiş.Tarihsel bilgileri ise bunların ışığında çok daha anlaşılır biçimde anlatmış.Elinizden bırakmaya fırsatınız olmadan bitireceksiniz emin olun...

Yine geçmişten,eski İran'da, halı dokuyan fakir bir kızın yaşantısının inanılmaz  gelişimi..Bırakamayacaksınız..
14 Eylül 2010 Salı

Kıpırdayamıyorum!Davet yarım,ikramlar bize kaldı...

Tatil dönüşü mensubu bulunduğum partinin kadın kollarındaki arkadaşlarımı işe başlamadan dün davet etmiştim.Hepsi çok yorulmuş,ayrı kalmıştık.Bense oy verme günü sadece sandıkta oy sayımında müşahitlikte bulunabilmiştim.Onlara bir dinlenme bense yardım edememenin belkide bir özrü olarak birarada olmak istemiştim.Bugün sabah uyanmamla birlikte ettiğim davetin yarım kalacağını hissetmiştim.Yılda en az bir iki defa gerçekleşen boyun tutulmam bu sefer migrenle birlikte had safhadaydı.saat 5 e kadar yapabildiklerimi sürünerekte olsa yapmaya çalıştım ve sonunda pes ettim.Daha fazla kıpırdayamıyordum.Hepsine tek tek özürle telefon ettim.Sağolsunlar,herzaman olduğu gibi yine anlayışla karşıladılar.Acilde yaptırdığım bir iğne ile şu anda fena değil gibiyim,en azından birkaç cm daha fazla hareket edebiliyorum.Robot gibiyim anlayacağınız.Yarın tatilimin son günü.Hayıflandığım nokta ise bu kadar uzun bir tatilde işe başlayacağım zaman rahatsızlanmam...Herkesin çok severek yediği ve güzel yaptığımı söyledikleri kuru patlıcan dolması ve tarifini buradan aldığım tatlılarımın belkide en favorisi  incir tatlım , arkadaşlarıma ikram edilemeden bize kaldı.Çook üzgünüm...



12 Eylül 2010 Pazar

Döndüler,döndüm,döndük:)

Toplu bir tatil dönüşü olmadı ama hepimiz en son bugün benim gelişimle birlikte birarada evimizdeyiz.Terapi görmüş gibi hissediyorum kendimi.Farklı ve uzun zamandır nerdeyse unutmaya yüz tuttuğum aile,Ramazan ortamı ve en önemlisi maneviyatıda iliklerime kadar hissettiğim bir süreçti bu.Şükürler olsun.birkaç günden işe başlayacağım.Çocuklar okula.Yoğun bir maraton kapıda.Bu mod'a girmem biraz zaman alacak ve beni biraz telaşlı ve mutsuz yapacak. Uzun tatillerin kaçınılmaz sonu bu biliyorum...Bu arada kızım Minelnur'da blog dünyasına katılarak sürpriz yapmış, geç bile kalmışın kızım.Kitaplarınla ve duygularınla  ilgili dünyanın genişliğini bu bloga sığdırabileceğini sanmıyorum ''Sahafinaz''ım..:)
4 Eylül 2010 Cumartesi

İftarlardan bir demet...

Net ortamına ulaşmak bu tatilde zor olsada bulduğum en kısa fırsatı değerlendirmek istedim.İnşallah tatilden sonra eve dönüşte daha detaylı günlüklerde buluşacağız.Ramazanı memlekette geçirmek demek tabiiki iftar davetleri demek.Çok detaylı veremesemde bir demet size ulaştırmak istedim.Bu arada buluşamazsak herkese şeker tadında iyi bayramlar diliyorum...


Kayseride iftar sofralarının vazgeçilmezi ev yapımı sucukiçi.Eltimlere davetli olduğumuzda tabağın son kalan kırıntısını bile yemiştik...
Arabaşı çorbası o gün gerçekten aklımdan geçmişti...







Elma kompostosu çok güzeldi...





Nuran yengem,Tuğbişimiz,eşim,ağabeyi sevgili kaynım ve damadımız Fatih...güzel bir akşamdı.


Cemile teyzemin iftar davetinden bir görüntü..Mantar dolması ,tavuk,bademli pilav ve Maraş usülü içli köfte çok güzeldi...

Kızkardeşim Suna da olduğumuz akşam hem menü hemde akşamımız çok güzeldi.Yoğurt çorbası klasik mercimek çorbasından farklı olarak çok lezzetliydi...Marifetini ortaya koymuş bizim Suna.Harika bir İslim kebabı,su böreği,tavuklu Avşar pilavı ve ilk defa yapmasına rağmen son dilimine kadar biten güllacı çok lezizdi...ellerine sağlık.





Enişteler iftar sonrası çalışkan arıları aratmadılar.Derhal çiğ köfte yoğurmaya koyuldular.Ellerinize sağlık Ümit ve Burhan.En hamarat enişteler:))


Ailecek sohbetler eşliğinde köfteleri sildik süpürdük...


Kayserili olupta mantı olmadan olurmu?Dönüşümde bana hazır olması için annemlerle beraber yaptığımız ''bir hayli'':) mantının pişmemiş halde götürülmeye hazır görüntüsü.Düşündüğün için teşekkür ederim annecim.Bu bana çok ikrama geçti...

Bir kaşığa 40 tane sığdıramasakta 10 taneside yeter:))


Teyzem Fatma'nın davetinde yapmış olduğu soğuk buğdaylı  ayran aşı  sıcak yaz gününde tutulan oruca birebir geldi..

Yaprak sarması favorilerim arasındaydı...



Annemin kış hazırlıkları son hızıyla devam ederken bizde ona zevkle katılıyoruz :)

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

instagramdayım..

Ben'ce...

Fotoğrafım
Limon çiçekleri
Antalya, Türkiye
Yaşamımızın sınırlarını hayaller belirler.Hayallerin genişliği,yaşamın sınırlarını aşsada bazen,limon çiçeklerinin o dayanılmaz ilhamı kendini buralara atmış durumda.O kokuyu ömrünüzde birkez olsun hissetmeniz dileğiyle...
Profilimin tamamını görüntüle

Google Website Translator

İzleyiciler

Facebook'tayım.

Nereden böyle?

Misafir olduklarım

Sayfalar

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Sponsors