15 Şubat 2014 Cumartesi

Anne eli ve Fatma Öykü'müz..


Dile getirmeye,anlatmaya ne  kadar gerek var bilmiyorum ama ''anne eli,, dedikleri sihirli güç her annede var..
Bunu zaman zaman benim kuzularda dile getiriyor..Kızlarım bazen yemek yerken;''anne biz evlenip gidince bunu yapamazsak seni çağırırız bak,, diye endişeli pazarlıklar bile yapıyorlar:)
Sonra aynı duyguyu şimdilerde benimde yaşadığımı düşünüyorum..Annemi çağırmıyorum artık tabii ama memlekete gittiğimde,onun kendince değişmeyen mutfak alışkanlıkları ile yaptığı yemekleri yemek içinde sabırsızlanıyorum..
Yaparken öyle bizim gibi yeni yöntemler,kremalar,baharatlı tuzlar,suni hamurlar kullanmaz..Yani işin hilesi hurdası yoktur:)
Öyle asortik sofra düzeni,alengirli sunumlarıda yoktur..
Mutlaka yazdan derin dondurucuya konmuş yemekleri,kuruları vardır..
Tıpkı Hollanda dönüşü yazdan doldurduğu kabak çiçeklerinin dolmasını önüme koyduğundaki hislerim gibi..
Yemeye kıyamıyorum denir ya..Aynen öyle işte..
Bilirimki azdır kabak çiçeği..Sabahın erken saatlerinde kapanmadan çıkıp toplarsın..Hemen doldurursun..
Ertesi gün birkaç tane daha..
Birkaç günde bir pişirimlik yemeği ancak elde edersin..
Bu kıymetli yemeğide  evlatlara layık görürler işte..Duygulanırsın.


Fırında pişireceği hamsilere bile bilmişlikle önyargılı yaklaşırken ben..
Fırına verilen hamsi mısır ununa bulanırmıymış derken kendi kendime..Birde üzerlerine birer parça tereyağ koyuverdi ya..
Pişmiş halinin fotoğrafı niye yok dersiniz:)..Sihirli güç devredeydi:)


Fatma Öykü..
Uzun bir süre ailemizdeki en küçük torun kalma ünvanını elinde tutacak gibi bir önyargım var:))..
Bir sürpriz olmazsa eğer..
Bu çocukta ayrı bir tılsım var..Henüz süt kokulu misler gibi.Belkide sadece babasında ve bendeniz halasında bulunan gamzelerin sahibi tek kız yeğen olduğundanmıdır bilmem:))..Rabbim sağlıklı uzun ömürler versin bu güzelliğe..Çook sevimli olacak çook..
Henüz yeni yeni gülümsemeye başlamıştı ben ordayken ama yaza kadar tam yemelik kıvama geleceğinden eminim..Halası onu çook seviyor ve özlüyor..



8 Şubat 2014 Cumartesi

Hollanda-5 ve son


Tatilimizin tek pazarında amcamızın oğlu Ali bizi ''Beverwijk,,e götürmeyi teklif etti.
Türkçesi ''kara (siyah) pazar,, anlamına gelen ''Zwarte markt,, denilen ve pek meşhurluğunu duymuş olduğumuz bu pazarı gezebiliriz dedi..
Sağolsun bizi o kadar yol götürüp tek izin gününü  feda etti ama bizim Japon pazarlarından farkı olmayan birçok hangarın içine kurulmuş,Türkiye'de kapalı çarşı örneklerine benzeyen burası ilgimizi çekti desem yalan olur..
Tamamen,Surinam,Fas,Türk ve diğer Arap asıllı Hollanda vatandaşlarının kurmuş oldukları bu pazara girmekte parasıyla:)
Türkiye'de görmüş olduğunuz Çin malları ne varsa aynısı burdada var..Hollanda değil yani burası..


Etrafta bi dünya yemek büfeleri ve uzakdoğudan tutun,arap yemeklerinin kırk türlüsü..Kokudan geçilmiyor ama Türk büfelerindeki yemeklerde artık dejenere olmuş..Herşey soslu ve uyduruk..


3 kişi 7 euro'ya yakın para ödedik ama mesele bu değil,mesele Hollanda'da pazara girmek bile parayla:))


Biz yemek tercihimizi yine Hollanda'ya özgü daha sade ve bilindik,özlediğimiz tatlardan yana kullandık.Mesela peynir kızartması ve yine yeni yeniden: patat:))



                                                         Farklı şeylerde vardı tabii...


Hemde çok değişik..Türk kuaförü olmak bir ayrıcalık gördüğünüz gibi.Bir saç fönüne minimum 20 euro'nun verildiği ve randevu ile gidildiği Hollanda kuaförlerinin yanında insanın mahalle kuaförünü bile özlemesi doğaldır herhalde..Üstelik duyduğuma göre yaptıklarıda hiçbirşeye benzemiyormuş:)


Dönüşte dayımın oğluna uğradığımız Dordrecht'inde diğer Hollanda şehirlerinden çok farkı yoktu..Zaten her yer birbirinin aynısı..Ben daha çok eski şehirleri sevdim..Dayımın kızıda hayıflandı,üzüldü..Ben Antalya'ya geldiğimde gezdirecek çok yerin vardı ben sana nereyi gezdireyim diye kara kara düşünüyorum dedi ve akşamüstüde olsa evlerinin yakınında eski ama cafe ve gezi alanına dönüştürülmüş yere götürdü..



Bahçesinde tamamen organik ürünler yetiştirilip satılan bu yerin yazın çok daha güzel olduğuna eminim..









Songül gelinimiz bize nefis mamalar hazırlamıştı..Günlerdir yediğimiz yemek tarzından sonra ev yemeğide güzel gelmişti..




Sevgili Songül tamamen kendi yaratıcılık ve yeteneğiyle habire güzellikler getiriyordu önümüze.Şeker hamuru ile yaptığı pastaların siparişlerini bile almaya başlamış.Görmek isteyen tık tık...


Veee..30 yıl sonra ilkokul arkadaşım Rosemarie ile buluşmakta ayrı bir keyifti.Facebook'ta kurduğumuz irtibatı kesmedik ve geldiğinde mutlaka haberim olsun diyen sevgili arkadaşım taa başka bir şehirden kalkıp geldi..Uzun uzun sohbet ettik.O'da 2 çocuk annesi olmuş.Hala sade ve aykırı tarzını değiştirmemiş.Hiç etek giymezdin dedim,güldü;Hiç giymedim zaten dedi..Geçmişten uzun uzun bahsederken saatler akıp geçmişti..Hakikaten sıcakkanlılığını anlatmaya tarif yetmez.Yabancılarda pek görebileceğimiz türden değil..Gerçekten ve içten..




Neresimi burası?
Büyüdüğümüz ev..Sol taraftaki balkon.Evin arka tarafından görüntü.Kimse oturmuyor,boşmuş.Olmasaydı kapıyı çalıp evi gezmek isteyecektim.Yine sol taraftaki çatının içindeki pencereler yatak odalarımızın pencereleri idi..O pencerelerden çıkar,yan taraftaki komşumuzun çocuklarının odalarına girer çıkardık oynamaya.Olukların üstüne basarak.Annemiz babamızda bizi uyuyor sanırdı.Ne tehlikeli işler:)..
İşte burda uzun uzuun durduk kardeşimle..Akşamüstüydü..En duygulandığım an olduğunu söyleyebilirim.Herşey gözümün önünden film şeridi gibi geçti..


Ayrıldığımız son dakikaya kadar her bir köşesine tekrar tekrar baktım..Memleketimi  hiçbirşeye değişmem amma velakin bu ülkede beni çeken hep birşeyler var..Nemli,sisli havası,tuğla evleri,düzeni,değirmenleri,yosun tutmuş kanalları..
Şimdiden neyimi özledim?


''Haaring,,
Bilmeyenler için;Hollanda'ya özgü,salamura edilmiş,tuzlu ve çiğ olarak soğana batırılarak,kuyruğundan tutulup sokak orasında yenen  balık..Bir çeşit lakerda.
Bir defada 10 defa bile yiyebileceğim lezzet..Tiksindirici bir görüntüsü olabilir,yanıltmasın..Tuz zaten balığı pişirmiş durumda.Gönül rahatlığı ile yiyebilirsiniz..Evet,..yiyeceklerden en çok Haaring'i özledim..

Bir daha ne zaman bir Hollanda post'u yazarım bilinmez..
Kısmet..Ama,hiçbiri bunun kadar zevk vermeyecek eminim..

Sağlıkla mutlulukla kalın..

3 Şubat 2014 Pazartesi

Hollanda-4


Sonra herşeyin bu kadar aslına özgün nasıl korunabildiğini,mimarideki tutuculuklarına kafa yormaya başladım..


Ülke küçük..Dolayısıyla öyle büyük yaşam alanları yok.
Her bir metrekare değerlendirilip güzelleştirilmiş..Hayran olduğum nadir detaylardandı.


Daha önce burada bahsettiğim dostlarımız Co ve Ruth'u ziyaret etmeden dönmek istemedim..
Sağolsunlar geldiğimizi duyunca gelip bizi ta kaldığımız yerden alıp evlerine götürdüler..
Konuk ettiler güzel yuvalarına..


Bizim gibi gelecek misafirler düşünülerek tasarlanmış,oturulan evler yok.
Kendilerine yetecek kadar..Şirin dinlendirici ve fazla yorucu olmayan evler..
O kültür onlarda olmadığı için,yemeğe,yatıya gelen bir misafir,buna uygun açılıp yatak olabilecek mobilya ve koltuk alma telaşıda  yok:)) 


                                         İkramlar mütevazi ama el emeği..



                                      Antika seviyorlar..Bu dolabı bende sevdim..


Yaşadıkları güzel şehir Delft..
Babamın ve annemin ilk çalıştığı ve yaşadıkları yer..
Bu yüzden daha bir özel geldi bana..
Özel bir şehir çünkü çok eski ve tarihi..
Küçük Amsterdam'da deniyor buraya..Yada Venedik..


                                               Şehrin giriş kapısı tarihi kale...


                                                   Bugün yapılmış gibi..


                       Köprünün yapıldığı tarihin yazılışı bile orjinal haliyle duruyor..


Deniz seviyesinden aşağıda olan kanallar ülkesi Hollanda'yı görüpte Venedik'i görmedim demeyin bence..




Çok eski ama çok güzel bir şehir Delft..Co ile Ruth'un bizi gezdirmek istedikleri kadar varmış dedik..
Kendi kendime acaba annemle babam bu evlerin birindemi oturmuşlardı dedim..Annem henüz 17..O zaman yaşadıkları zorlukları anlatırken bu evlerin birinde hayal ettim onları..Ve ben yıllar sonra anne karnında hücreler topluluğu iken ayrıldığım bu şehire gelmiştim....


Kilisenin adını hatırlayamadım ama mutlaka gezmeniz gerekir deyince Co,nezaketen girdik..Yoksa kilise gezmekten çok haz eden biri değilimdir..


Kilisenin en büyük özelliği,kraliyet ailesi mensuplarının yüzyıllardır buraya gömülüyor olmasıymış..


İşte bu kapak açılıp devlet töreniyle cenazeler içerilere defnediliyormuş..Sırada eski kraliçe var deyip birde takılıyorlar:))


Gezerken kilisenin tabanının taşlarının hep böyle yazılı olduğunu görünce merak ettim okudum..Aman Allahım birde ne göreyim!Hepsi mezar taşı imiş!..Zamanın aristokratları,kraliyet mensuplarıda hep bu taşların altına gömülmüşler!..Üzerinde lay lay lom geziyorsun ama ben birden hoplayıp zıplayıp naapıyoruz diye basmamaya çalışırken Co kahkahalarla güldü:)..Hissetmezler ya bas gitsin! demesinmi?..Böylede bir anlayışları var sağolsunlar:)


             Ataları,kurtarıcıları Willem van Oranje...Sadece burda rastladım tatil boyunca:)


                                                        Kraliyet saraylarından...


                    Soğukla birlikte esen rüzgar aslında bizi fena yapmıştı ama dert değildi...






Akıl sır erdiremedim..Bu suların,kanalların üstüne bu evler nasıl inşa edilmiş ve yüzyıllardır nasıl hala kullanılabiliyor?..


Ben sonradan buralar sular altında kaldığından bu kapılar böyle sulara açılıyor sanırken,Co öyle olmadığını,zamanında herkesin gondolu olup evinin kapısına yanaşıp girdiğini anlatınca şaşırdım.
Bunlar evlerin arka tarafları..Ben içerileri görüp kullanıldığını görünce yüzerekmi geçiyorlar naapıyorlar derken asıl kapıların arka tarafta olduğunu öğrendim:)


Bizleri çok güzel gezdiren dostlarımıza teşekkür ettik ve Delft'in gerçekten görülmeye değer bir yer olduğuna kani olup memnuniyetimizide kendilerine sunduk..Tekrar köyümüze bizi bıraktılar sağolsunlar,ve biz sık sık,ne güzel yermiş diyip diyip durduk aramızda..

Harika şarkı,,benden dinleyin lütfen..

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

instagramdayım..

Ben'ce...

Fotoğrafım
Limon çiçekleri
Antalya, Türkiye
Yaşamımızın sınırlarını hayaller belirler.Hayallerin genişliği,yaşamın sınırlarını aşsada bazen,limon çiçeklerinin o dayanılmaz ilhamı kendini buralara atmış durumda.O kokuyu ömrünüzde birkez olsun hissetmeniz dileğiyle...
Profilimin tamamını görüntüle

Google Website Translator

İzleyiciler

Facebook'tayım.

Nereden böyle?

Misafir olduklarım

Sayfalar

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Sponsors