31 Temmuz 2010 Cumartesi

ve Limon Çiçekleri kaçar:))

Kaçıyormu ,geliyormu orası tartışılır ama bana göre bu sıcaktan kaçmak.Herşey hazır. ..Birkaç saatim kaldı,yorucu bir gece yolculuğu olacağı kesin.Birsüre yazamayabilirim.Tatilde olan bitenden ve arasıra iftar sofralarından haberdar ederim sizleri elimden geldiğince..Herkese iyi tatiller diliyorum.
30 Temmuz 2010 Cuma

Şafak 1!

Ne kadar güzel duruyor bu başlık:)...Parça parça gidiyoruz bakalım.Çocuklar,ben ve sonrasında eşim.Hep beraberde döneceğiz inşallah.Tek başına yolculuk edeceğim.Valiz hazırlamayı yarına bıraktım.Genelde öyle yapıyorum nedense.Yeğenlerin hediyeleride hazır.Yarın yine çalışacağım ama erken çıkıp bitirmem gereken işleri halledeceğim.Akşamınada Abbas yolcu..Çocukları özlediğimdenmidir neden,resimlerine baktım şöyle,7 yıl önce ne kadar masum ve şeker görünüyorlar.Hep öylemi kalsalardı acaba?Neyse yarın yazabilirsem son yazımı yazacağım çıkmadan.Net ortamını ne kadar kolay bulup yazabilirim bilmiyorum ama elimden geleni yapıcam:)

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Erciyes...kaldı 3 gün.


Memeleketi özlediğimde nette ne kadar fotoğraf var alakalı alakasız izlemeye başlarım.Video sitelerinde hiç tanımadığım insanların düğünleri,mahalle araları resimleri,okul,anı fotoğrafları...oraya ait olabilecek herşeyi görmek beni mutlu ediyor.Çocuklara havasını,suyunu,rüzgarını soruyorum hergün:) .Evet 3 gün kaldı ve ben gittikçe sabırsızlanıyorum.Pazar sabahını hayal ediyorum.Şehre yaklaşırken o heybeti ve ''hoşgeldin,nerelerde kaldın?''der gibi duran büyük Erciyes.İşte o zaman içimi bir serinlik,huzur kaplar.Bakar bakar dururum bir süre ve ''burdayım,evet eminim artık'':)) derim.Bu kadar zaman geçti Antalya'da, alışamadım,alışamıyorum ve bu gidişle de alışamayacağım. Hala bu kadar sıla özlemi...Bazen böyle olmasam daha iyi olacak diyorum ama...Ben böyle olduğum için çok mutluyum inanın!
25 Temmuz 2010 Pazar

Serinlik,üşümek,yayla havası ve Kıraç..

Antalya'nın en meşhur yaylasıdır Feslikan yaylası.Her yıl yağlı güreş festivali düzenlenir.Bu yıl 16.sı yapıldı ama biz ilk defa gittik.Antalya'nın sıcağından bunalan oraya kaçar diye biliriz.Gitmeden işyerinden birkaç arkadaş yanımıza kalın birşeyler almamızı tembih ettiğinde şöyle inanılmaz bir ifadeyle bakmıştım.Malum;nefes alınamayan bir sıcak var.Orayı tahmin etmekte zorlanmamız doğal.İyikide almışız,geç saatlerde çook güzel üşüdük.Bu üşümeyi herkese tavsiye ediyorum:)


Şenlik alanında herkes akşam üzeri birşeyler yemenin ve alanda konserler öncesi yer kapma telaşında..



Satılan koçların bir tanesi bayılmış bile buranın güzelliğine:)


Her yer buram buram köfte kokuyordu.Zaten Antalya'da pek kebap ve et kültürü yoktur.Et olarak köfte meşhurdur biraz..Karnımız tok gitmekle hata ettiğimizi anladık.İlerleyen saatlerde bu kokuya dayanmak güç oldu biraz.Yinede birşey yemeden dönmek olmazdı.


Yaylacılar için bu 2 gün güzel geçeceğe benziyor.



Her taraf mısırcı..közlenmişi, haşlanmışı,ayrı ayrı güzel..

Denemesem olmazdı..Şenlik alanı yavaş yavaş dolmaya başladı.

Belli bir saatten sonra artık acıktık.Köfteyi denemekten başka şans yok..

Kaşıkla oynamayı düşünmedim tabi..Çalabiliyormuyum ona baktım:)

Sevgili Kıraç'ın finaldeki muhteşem yorum ve sahnesi gece 2'ye doğru evde olmamıza  rağmen ''değdi'' dedirtti..

Kıraç İstanbul Saklasın Bizi (Aşk ve Ceza)
Yükleyen havva..- Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası
22 Temmuz 2010 Perşembe

Bir kadını tanımak..


Bir kadını tanımak… Bütün gel-gitleri, kaprisleri, küçük şımarıklıkları, korkuları, şaşkınlıkları, hercailikleri, hayal kırıklıkları, aşkları, terk edilişleri, başarıları, başarısızlıkları, kurnazlıkları, saflıkları, çocuk ağızları, şirinlikleri, küçük yalanları, büyük itirafları, kocaman yürekleri ile kendi olmaya çalışan kadınları tanımak…
Bir kadını sevmekle başlar her şey ama bir kadını tanımakla varılır hayatın sırrına. Bir kadını tanımaya soyunmak zor ama keyifli bir yolculuğa çıkmaktır. Dört mevsimi bir yürekte buluşturur, bu yüzden de sürekli şaşırtırlar. Sürprizlerin ardı arkası kesilmez. Zordur anlamak onları. Benzemek gerekir anlayabilmek için belki de! Kendi zekasını hatırlatanları sever, sevgisini göstermekten ürkmeyenleri, sürprizlere hazırlıklı olanları bir de. Muson yağmurları gibi yağarken, Sahra’da çöl fırtınası koparıp ardından güneş olup ısıtabilirler. Dedim ya bir dünyadır kadınlar, yürekleriyle konuşan, gözleriyle gülen…
Bir kadını sevmekle başlar her şey ama bir kadını tanımakla anlaşılır hayatın sırrına ancak aşkla varılacağı. Sevgi arsızıdır kadın. Verdiğinden daha fazlasını isteme bencilliğini gösterecek kadar sevgi arsızı… Bu yanını doyurunca şımaracağından korkanlar, birlikte çoğalacaklarını bilmeyenlerdir.
Bir kadını sevmekle başlar her şey ama bir kadını tanımakla kanat çırpılır özgürlüğün bütün maviliklerine. Kendine inananlara, aşka inananlara koşar. Hem yaman bir aşk avcısı, hem de engebeli yollarda koşmaktan bitap aşk yorgunudur kadın.
Bir kadını sevmekle başlar her şey ama bir kadını tanımakla çıkılır keyifli serüvenlere. Hayatla dalga geçmesini bilir kadın, tıpkı kendiyle dalga geçmesini bildiği gibi. Ağız dolusu gülüşlere teslim olur.
Bir kadını sevmekle başlar her şey ama bir kadını tanımakla tanık olunur tutkuların gücüne. Göze alandır kadın. Çekip gitmeyi, sahip olduklarından vazgeçmeyi, karşılık beklememeyi… Mücadele eder, kızar, bağırır ama hep sever. Dedim ya bir dünyadır kadınlar, yürekleriyle konuşan, gözleriyle gülen…
Yüreğini sevgiye açan ve sevmekten korkmayan bütün kadınlar gibi.. Şimdi bir düşünün, kaç kadını değil bir kadını tanıyabildiniz mi bugüne değin??
Tanrı, kadınlara geçmişi ve geleceği, erkeklere ise yaşadığı günü armağan etti, kadınlar geniş bir zamana yayıldıkları için huzursuz, erkekler daracık bir zamana sıkıştıkları için anlayışsız olurlar.
Ahmet ALTAN
20 Temmuz 2010 Salı

Bu sıcakta bu yapılırmı?!

Benimki akıl işi değil.Hem sıkıntılı bir gün,hem başağrısı çekiyorum hemde bu sıcakta birden sen kalk hamur yoğur yağ mantısı yap..Kayserililik damarım tuttu yine:)Mutfakta yaparken 40 dereceyi aşan sıcaklıkta 2 dakikaya bir balkona koşup nefes alıp tekrar başına geçtim.Bu sıcakta tabii hamurların şekli şemali bohça dışında herşeye benzedi.Annem görse beceriksizliğimden dem vurur ama annecim bu nem ve cehennem sıcağında ancak bu kadar:)yoksa hayatta böyle olmaz benim yağ mantılarım biline!


Kısacada tarifini vereyim:
Sadece un tuz ve yaş maya ile yoğurduğumuz hamuru biraz mayalandırdıktan sonra yarım cm kalınlığında açıp
6-7 cm karelere kesip ortasına mantı kıyması(yağsız kıymanın içine soğan,maydanoz,kırmızı biber ve mutlaka fesleğen)koyuyoruz.Bohça şeklinde kapatıp bol yağda kızartıyoruz.kızarttığımız mantıları ağzı kapalı bir tencerede biriktirip yumuşamalarını sağlıyor,üzerine sarmısaklı yoğurt ve salça sosuyla servis yapıyoruz.Afiyet olsun..

Gel 10 gün gel...

Bugün izinliydim ama bir anlamı yok.Tek başına izin geçirmek bir hayli sıkıcı.Üstelik migrende olunca keyifsiz,bir o kadarda Antalyanın sıcağında bunaltıcı.Akşamları biraz olsun nefes alınıyor ama klimasızda gündüz oturulmuyor.Şöyle Kayserinin serinliğinde Erciyes'e karşı püfür püfür oturmak vardı...Gel 10 gün gel...
18 Temmuz 2010 Pazar

Çalışarak geçirilen pazar..

İşim gereği maalesef yıllardır belirli bir haftalık izin ve mesai saatim yok.Dolayısıyla evde bir haftasonu ailece kahvaltı yaptığım çok nadirdir.Hemen hemen her pazar olduğu gibi bugünde öğleye kadar çalıştım.Şirketin Manavgat şubesine haftanın 1-2 günü takviye kuvvet:)olarak gittiğimiz bugünde bizim için en büyük keyif klasik simit ve poğaçanın verdiği bıkkınlıktan kurtularak yolda Serik ilçesinde sabah çorbası içmek.Pazar günü çalışmanın verdiği can sıkıntısını en azından bu şekilde keyfe dönüştürmeye çalışıyoruz.Salaş ama çorbaları bir o kadar lezzetli bir mekan.


17 Temmuz 2010 Cumartesi

doğayla başbaşa,

Bir doğa aşığı olarak ama Antalya'da yaşayıp denizi zerre kadar sevmeyen ben, en ufak bir boşlukta,dağ havası,orman ve köyleri dolaşmayı çok seviyorum.Bugünün öğleden sonrası yine böyle bir geziye ait.Sağolsun eşimde bu zevke ortak olmasını çok iyi biliyor.













İlk durağımız Geyikbayırı köyü yolundaki müdavimi olduğumuz gözlemeci..





Muhteşem üçlü..



Antalyadan birazcık yüksekte olmasına rağmen Geyikbayırınada nem fotoğraf karesine yansıdığı gibi çökmüş durumda,daha yükseklere çıkmalıyız..

Altınyaka dağ yolunun büyüleyici doğa güzelliğinde bir dağ çeşmesi ve buzz gibi akan suları..


Annem bu zakkumları (en azından adını biz böyle biliyoruz) saksıda memlekette zor yetiştirirdi.Buralarda heryer zakkum..
16 Temmuz 2010 Cuma

İş güç halleri..

İşyerindeki arkadaşlarla bugün boşluğumuz boldu.Kıtır:) yapıp  sohbet ettik.Memleket meselelerinden tutun,düğün adetlerine kadar geniş bir yelpazeye yayıldı bu sohbetler.


Sevgili Hüseyin abi'nin o bize çok komik gelen ama çaktırmadığımız Afyon şivesi,canım İnci herzamanki
güleryüzlülüğü ile yine inciler saçıyor.Toprağım,kardeşim,süzme Kayserili Mahmut bey ve Kayserili olupta bundan eser bile görmediğimiz sevgili arkadaşımız Nejla:)





Sevgili Ayten ablamızın müstakbel gelini Kayseriliymiş.''Nasıldır örf ve adetleri?'' diye sorar durur.Zordur Ayten abla zooor...
15 Temmuz 2010 Perşembe

Yemekte özgürlük:)

Çocuklar olmayınca onların beslenme düzeylerini aksatmayacak telaşa girmeyeceğim gibi.Yok''Bu hafta sebze yemediler,proteinli yemek az pişti,hamurişine fazla yüklendim,sulu yemek yapmam lazım''gibi telaşları bugün özgürlük düşüncesiyle 2 kişilik en yaramazından yemek hazırlamakla başlattık.Hazır köfte patates!Bunun aslında yazılacak hiçbir haklı tarafı yok.15 gün tembellik,en yaramazından yemekler:)
14 Temmuz 2010 Çarşamba

Kavuşmak üzere...


İlk defa onları yalnız başlarına yolcu ettik.Yeni geldik ve ağzımı bıçak açmıyor.Neden olduğu hakkında bir fikrim yok.Tuhaf bir duygu işte.Annelik.Endişe,evham..Acaba rahat ve güvenli gideceklermi?Yolda bir ihtiyaçları olduğunda bir terslik olurmu?Yan taraflarında oturanlar eli ayağı düzgün tiplermi?...Otobüs hareket edene kadar kırk kere oturdukları yere indim çıktım.Annesel tembih ve öğütlerden artık çocuklar bir ara isyan bayrağını çekmişti.:)Bundan muavin hanım ve beyefendide nasibini aldı ve ''merak etmeyin,gözlerimiz üzerlerinde''diyip beni biraz olsun rahatlattılar.Sabahı ederim inşallah.Anneanneleri onları karşılayacak.Bir ara öyle abarttımki;''Kayseri terminalinde ineceksiniz biliyorsunuz değilmi?''deyip,gaf ve ne dediğini bilmezliğin en büyük örneğini sunmuş oldum:)
13 Temmuz 2010 Salı

Kızlarım memleket yolcusu...

Bu yıl tatil planlarımız benim iznimin belirsizliği ile gecikmiş durumda.Tatil deyince aklımıza bizde annemin,babamın,kardeşlerimin ve bilumum sevdiklerimin bulunduğu Kayseri gelir .Öyle özledimki.Bu özlemi kızlarım benden önce giderecek.Yarın yolcular.Dayanamayıp dedelerini ve anneannelerini çok özlediklerini söyleyip duruyorlar ve sabırsızlanıyorlar.Eh bizede bugün alelacele biletlerini almak kaldı.Bende yaklaşık 15 gün sonra ordayım inşallah..
12 Temmuz 2010 Pazartesi

helvacı helvaa!

Kan şekeri düşüp,mutfağa gidip gelip tırtıklayacak ne var diye aranırken genelde imdada kolay ama lezzetli tatlılar gelir.Anadolu'nun belkide en klasik en yaygın tatlısıdır helva..Düğünlerde,cenazelerde baş tacıdır.Türkülere konu olmuştur.Çok kolay gibi görünsede yapımında bir kıvam eksikliği onu helvalıktan çıkarır..Bende perhiz,diyet,dikkat etme namına birşey kalmadı zaten.Battı balık yan gider hesabı.
Tarif Sakine'ye ait.Kızkardeşim diye söylemiyorum ama tarifleri hep tutmuştur ve lezzetlidir.Ben kavururken içine iyi olacağını düşünerek bir kaşık tahin kattım.Un helvası severlere sunulur;sonuç fevkaladenin fevkinde!

Malzemeler:
1 paket margarin
1 su bardağı sıvı yağ
5 su bardağı un
2 bardak süt
2 bardak şeker

Yapılışı:
Margarin ve sıvı yağ ile birlikte unu bir tencerede kavurmaya başlayın.(tercihen teflon)Ama öyle bir kavurmaki kısığa yakın ateşte hiç durmadan 45 dakika kadar.Artık katılıktan çıkıp pütür pütür cıvımaya başlayıp un esmerleşene kadar.(püf noktası bu)Bayağı bir sabır ve kol kasları istiyor:)Diğer taraftan 2 bardak süt ile 2 bardak şekeri karıştırıp artık esmerleşen una şekerli sütü boşaltıp kıvamını alınca şöyle bir iki kere çevirip altını kapatabilirsiniz.Sıcakken bir borcama yayıp kaşığın arkasıyla düzeltin.ılınınca üzerine biraz toz şeker serpip kare kare kesip servis yapabilirsiniz.
Afiyet olsun..

Kısa güne dolanlar,,

Sabah 2 saatliğine gittiğim işten hastanedeki böbrek röntgenim  için ayrıldım.Kahvaltı etmeyip hatta su dahi içmeden 11:30 a kadar film için bekledim.



Hastanenin belkide tek içaçıcı yeri...Uzun ve zorlu süren bu filmde 250 cc lik birde iğne yapılıyor damardan.1 saat hiç kıpırdamadan insanın gözünü alan ışıklara bakarak yatmak...işkenceydi.



Çocukları ve Funda'yı (kardeşimin eşi) alıp tam 19 saattir aç ve susuz durmanın acısını Migrosta hiçte sevmediğim bir tarzda gidermeye çalıştım:)



Aynen bu şekilde..fast food'a saldırarak.Fundanında kanına girerek..



Ilgınında bendeniz halasından kalır bir yanı yok.Mc Donalds'ın maskotu gibi dolaşıyor..Oldu olacak dedim dondurmayı dahi yedim.Ama bu konuda Funda'yı kandırıp kendime ortak edemedim.''yook artık o kadarda uzun boylu değil''der gibi bir bakış attıki Funda:)...Ama naapiim ben hasta ve 19 saattir açtım.Mazaretim vaaar!
11 Temmuz 2010 Pazar

Guya hafif yemek düşünmüştüm:)

Yarın hastanede çekilmem gereken ilaçlı renkli röntgen için akşamdan hafif yemem gerekiyordu.Ama ne hafif..Karışık yoğurtlu kızartma müptelaları ile dolu bizim evde,ısrarları kıramayarak,eh birazda ucundan alırım diye düşündüğüm ama 2 tabak yediğim yemeğimin resmi yine kızım Minelnura ait.                                                                                                                                                                                                     

bloğumun ismine ilham kaynağı olan evimizin balkonunun güzel manzarası limon ağaçları eşliğinde yemek yemek bir keyif..



Çayı sevmeyen ve pek içmeyen biri olarak,bugünlerde artık bağımlısı olduğumuz bitki çaylarından yemek sonrası mutlaka içiyoruz.Bu aralar yeni çıkmış olan Doğuş'un Mistik çayını öneririm.Bol aromalı ve ilginç olan içine sütte eklenip içilebilir olması,denemeye değer benden söylemesi..


10 Temmuz 2010 Cumartesi

4 saatliğine Isparta..

İşten erken çıktığım bugünde,sıcaktan ve sitedeki düğünün gürültüsünden uzaklaşma niyetimi''hadi gidelim biryerlere''diye belirtirken,kızların ''hayııır''larını yolda giderken istediğiniz kadar abur cubur var diyerek bir nevi ''rüşvetle''de olsa berteraf etmiş olduk.Bir anda Isparta'ya çevirdik yönümüzü.Yol boyunca göreceğimiz doğal güzellikler ve sakinlik Antalyanın cumartesi kalabalığından uzaklaştırabilirdi.Çok iyi fikirdi!



Yolda ki gölün güzelliğini görüpte fotoğraf çekinmemek olmazdı ..




Isparta'nın ve Türkiye'nin en meşhur kebapçılarından tarihi Kadir usta kebapçısındayız.Çevre illerden günübirlik(bizim gibi)gelip sadece yemek yiyip gidenlerin sayısı bir hayli fazla

3- 3,5 saat aralığında Çalı Kökü odunuyla , 2 saat alev 1 saat korda pişirilip içerisinde bakır sahanlarda ki su ile buharlaştırılarak hem buhar hem alev arasında %50 fire veren kuzular şişe takılarak duvara dik olarak sıralanıyor .


Kafalarından ne geçtiği bu muzip bakışlardan çok kolay anlaşılıyor . Biraz sonra bu düşüncelerini gerçekleştirdiklerini göreceksiniz .


Yemekler beklenirken ..


Yayık ayranı ve tarihi Kadir Usta Kebapçısı'nın olmazsa olmazı üzüm şırası ..


Vücuttaki doymamış yağları erittiği rivayet edilen yağlı fırın kebabı :)


Şiş Köftesi'de oldukça meşhur ..



Yemek sonrası :)


Muziplik öncesi ..


Muziplik esnası ..


Muziplik sonrası :) Sırılsıklamlar .. Arabaya alınmakta tereddüt edildiler :)
9 Temmuz 2010 Cuma

Hayata dair...


DALGIN BİR ŞEKİLDE YAVAŞ YAVAŞ YÜRÜMEKTESİNDİR ARNAVUT KALDIRIMLARINDA,,DERİN DUYGULARLA MEŞGULDUR YÜREĞİN....TANIDIKLARINA RASTLARSIN ANCAK SANA SELAM VERSELER DE SEN GÖRMEDEN YÜRÜR GİDERSİN AYAKLARININ ESİRİ OLMUŞCASINA..AKDENİZ AKŞAMININ ILIMAN BAHAR ESİNTİSİYLE GELEN BİR RAYİHAYLA İRKİLİR DÜŞÜNCELERİN...LİMON ÇİÇEĞİ DERSİN...EVET EVET LİMON ÇİÇEĞİ ...NASILDA GÜZEL KOKAR , BURCU BURCU...DAĞILIR DÜŞÜNCELERİN , BU KEZ , O ILIMAN ESİNTİNİN ARKASINA TAKILIR GİDERSİN , BAHARIN FARKLI RAYİHALARINDA KAYBOLURSUN..YÜRÜSÜN YÜRÜRSÜN , ANCAK AYAKLARININ ESİRİ OLMADAN , DÜŞÜNCELERİNDE SEVGİ VE UMUT TOHUMLARI EKEREK YÜRÜRSÜN , YÜRÜRSÜN , YÜRÜRSÜN........................EMİN

Acemiice başlar ustaca bitiririm diye düşünüyorum..

İlk resmin yemek olması gerektiğini çokmu istedim acaba?Blog açacağım deyince  Minelnur ''anne yaptığın gözlemeleri çekmem lazım''deyip kendini iyi resim çekme konusunda ispatlama çabasına girmişti bile..Ama gözlemeler konusunda ben kendimi ispatlayamamıştım,o ayrı bir konu...bir dahaki sefere inşallah kızım..

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

instagramdayım..

Ben'ce...

Fotoğrafım
Limon çiçekleri
Antalya, Türkiye
Yaşamımızın sınırlarını hayaller belirler.Hayallerin genişliği,yaşamın sınırlarını aşsada bazen,limon çiçeklerinin o dayanılmaz ilhamı kendini buralara atmış durumda.O kokuyu ömrünüzde birkez olsun hissetmeniz dileğiyle...
Profilimin tamamını görüntüle

Google Website Translator

İzleyiciler

Facebook'tayım.

Nereden böyle?

Misafir olduklarım

Sayfalar

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Sponsors

Blog Archive